top of page
Search

Bilinçli Ebeveynliğin Yedi Özelliği


Ebeveynlik, dünyadaki en zorlayıcı, stresli, zahmetli ve değerli işlerden biridir. "Nasıl ebeveyn olunur" konusuna dair bir talimat kılavuzu yoktur ve popüler rehber kitapların çoğu genellikle çocukların yetişkinlere sunduğu belirli davranışsal zorluklarla ilgilenir. Ebeveynlik, birçok içsel ve dışsal faktörün etkilediği öznel bir faaliyettir, bu nedenle genellikle çocuklara nasıl yanıt verdiğimizi bilinçli bir şekilde incelemek için zaman veya fazladan enerji bulamayabiliriz. Gün be gün çocuklarımızla ilişkimiz, sadece kontrolümüz dışındaki dışsal koşullara tepki verdiğimiz bir "otomatik pilot ilişkisi" haline gelebilir.


Kontrol edebileceğimiz yere yani kendi zihin akışımıza geri dönmeliyiz. Ebeveynlikteki tüm "ıvır zıvır" faaliyetlere girişmeden önce netlik ve niyetle kendimiz olmayı anlamalıyız. Çocuklarla birlikte olmak derinlemesine dönüştürücü bir deneyimdir - bize her daim "Bu durumu kendim ve çocuğum için nasıl sonuçlandırmak istiyorum?" sorusunu sunar. Bilinçli ebeveynlik, alışkanlıklarımızı ve alışkanlıkla farkındalığımızı sorgulamamıza olanak tanır.


Bilinçli ebeveynlik, alışkanlıklarımızı ve otomatik farkındalıksızlığımızı sorgulamamıza olanak tanır. Bize, bir olay veya kişi hakkındaki algımızın ötesinde bir şeyin bizi öfkelendirdiğine inandığımız her seferinde gücümüzü başkalarına devrettiğimizi fark ettirebilir. Olayın veya kişinin bizi öfkelendirdiğine, mutlu ettiğine, üzdüğüne veya suçlu hissettirdiğine inandığınızda gücümüzü başkalarına veriyoruz(Bailey, 2002, s. 99). Görevimiz, duygularımızın kontrolünü ve sorumluluğunu geri almak ve bu beceriyi veya davranışı çocuklarımıza modellemektir.


Davranışçılığın büyük bir kısmı, sadece davranışın dışsal belirtileri ile ilgilenir ve bunları yetişkin/anne-baba beklentilerine uygun kabul edilebilir davranışlara nasıl dönüştürebileceğimizi ele alır. Eğer ebeveynliğin amacı itaatkâr çocuklar yetiştirmek olsaydı, bu kabul edilebilir bir ebeveynlik tekniği olabilirdi. Ancak ebeveynliğin asıl görevi, karmaşık ve sıkça kaotik bir kültürel ortamda sorumlu seçimler yapabilen, bağımsız, mutlu ve özgüven sahibi insanlar yetiştirmektir. Ebeveynlik konusunda tepkisel, refleksif alışkanlıklarımızı temelde gözden geçirip değiştirmenin zamanı çoktan geldi ve hatta geçti bile.


Bu makale, çocuklarla çalışan veya zaman geçiren herkesin yakından incelemesi gereken “bilinçli ebeveynliğin yedi temel özelliği”ni listelemektedir. Ebeveynlik tutumlarını ele alan birçok önemli konunun sadece kısa bir girişidir. Makalenin sonundaki web siteleri, kaynaklar ve kitap listesi burada ele alınan temel ebeveynlik konularının eleştirel bir şekilde incelenmesi için harika bir başlangıç noktası olacaktır. Böylece baskın ebeveynlik paradigmasını ceza, geçici uyum/güç ve kontrol ilişkilerinden ziyade sıcaklık, empati ve çocuklarımızla dönüştürücü bir ilişki inşa etmeye dayalı olarak değiştirmeye başlayabiliriz.


1.Ebeveyn Öz Denetimi

Son zamanlarda birkaç ebeveynlik kitabı radikal bir fikri savunmaktadır: Çocuğunuzun belirli bir davranışı yapmasını veya yapmamasını istemek yerine, odak noktanızı kendi öz denetiminize çevirebilirsiniz. Ebeveynler genellikle çocuklara alışkanlıkla tepki verirlerken bilinçli bir şekilde yanıt vermezler. Scream Free Parenting(Bağırmadan Ebeveynlik), çocuklarınızla "sakin, serinkanlı ve bağ kuracak bir şekilde ilişki kurmayı öğrenme" konusuna adanmış harika bir web sitesine sahiptir. Scream Free Parenting'in temel önerisi, önce kendinizi sevmenin çocuklarınıza gerçekten fayda sağlamanın tek yolu olduğudur. Önce kendinizi sevmeniz çocuklarınıza sizden fayda sağlama ihtiyacını yüklemeden fayda sunabileceğiniz tek yoldur" (Runkel, 2005, s. 201).


Becky A. Bailey (2002, s. 26), Easy to Love, Difficult to Discipline(Sevmesi Kolay, Disiplin Etmesi Zor) adlı kitapta öz denetimi zihin kontrolü olarak tanımlar ve şöyle söyler:


"Öz denetim kendi düşüncelerinizin ve duygularınızın farkında olmaktır. Bu farkındalığa sahip olarak, davranışlarınızın yönetmeni olursunuz. Öz denetimin eksikliği, yaşamınızı insanlara, olaylara ve şeylere devretmenize neden olur; bilincinizden yoksun bir şekilde yaşarsınız veya sadece diğer insanların ne düşündüğüne ve ne hissettiğine odaklanırsınız."

Bu "uzaktan kumandalı" yaşam tarzı, ebeveynler olarak eylemlerimiz ve sözlerimizle çocuklara model olarak aktarılır. Joseph Chilton Pearce ve Michael Mendizza'nın Magical Parent, Magical Child(Büyülü Ebeveyn, Büyülü Çocuk) adlı kitabının ana önerisi, "yetişkinin çocuk tarafından dönüştürüldüğü kadar çocuğun da yetişkin tarafından dönüştürüldüğü" yönündedir (2004, s. ix). Ebeveynler, olaylara nasıl verdikleri tepkileri kontrol edebileceklerini, olayların veya durumların nasıl etki ettiğini değiştirmeye çalışmaktan çok daha kolay bir şekilde kontrol edebileceklerini fark etmelidirler. Alışılmış eylemleri defalarca tekrarlamak yerine, belirli bir durumda nasıl duruş sergileyeceğinize bilinçli olarak karar verebilirsiniz.


2.Betimleyici Övgü

Hala çocukları sopalarla dövmenin yasal olduğu yirmi üç eyalette yaşamaktayız! Cezalandırma ve ödül sistemleri güvenilmez ve toy ikili bir yaklaşım olarak ebeveynlik becerilerini yönlendirir. Alfie Kohn "Unconditional Parenting”(Koşulsuz Ebeveynlik) adlı kitabında ceza ve ödül sistemlerinin çocuklar üzerindeki etkilerini belgelemiştir. Sağlam araştırma verileri ve pratik bilgilere dayanan argümanları, ceza ve ödül sisteminin ebeveynlikte bir teknik olarak yıkıcı etkilerini çok etkileyici bir şekilde göstermektedir.


Kohn, kitabının kapağında da belirttiği gibi 'Tüm çocukların temel ihtiyacı hata yapsalar veya başarısız olsalar dahi kabul edileceklerini ve koşulsuz sevileceklerini bilmektir. Ancak cezalar ( “time-out”lar da dahil), ödüller (olumlu geri bildirimler ve pekiştirmeler de dahil) ve diğer kontrol biçimleri gibi geleneksel ebeveynlik yaklaşımları, çocuklara sadece bizi memnun eder veya bizi etkilerlerse sevildiklerini öğretir.". Değerlendirici övgüler son derece etkisizdir, çünkü bu tür dışsal motive edici teknikler aslında içsel kişisel motivasyon kaynaklarının gelişimini aşındırır. Ebeveynlik yaklaşımınızı ödül ve ceza sistemine dayandırmak, çocuğunuza yönelik görüşünüzü koşullu yanıtlara ve çocuklar için "ömür boyu kalıcı cümlelere" dönüşebilecek yargılara dayandırmak anlamına gelir. Kohn birçok araştırmasında da gösterdiği gibi, çocuklar koşullu olarak sevgi almaları halinde kendilerini sadece koşullu olarak kabul edeceklerini belirtmiştir. Bu ifade farklı yaş, cinsiyet ve kültürel arka plandaki insanlarla çeşitli görevler ve ödüllerle yapılan bir dizi çalışma sonucunda kanıtlanmıştır.


Chick Moorman (2003, s. 120) değerlendirici, takdir edici ve betimleyici övgü arasında önemli bir ayrım yapar. Çoğu zaman ebeveynler etkili, betimleyici ve takdir içeren övgülere güvenmek yerine çocuğun geçiştiren, dışsal, ikili bir iyi çocuk/kötü çocuk çemberi oluşturan değerlendirici övgülere güvenirler. Pek çok ebeveyn tembelce "Aferin Johnny" gibi değerlendirici övgüleri kullanma konusunda irdelenmemiş alışkanlıklara güveniyor. Ebeveynlerin övülen şeyleri betimlemek veya takdir edici yorumlar yapmak için ekstra çaba ve dikkat göstermeleri gerekir.


Joseph Chilton Pearce ikna edici bir şekilde ilişkilerimizin aynasında gördüğümüz görüntüyü her geçen gün kabul ettiğimizi savunur. Pearce’a göre “İnsanlar koşulsuz sevgi ve kabullenme hakkında konuşabilir ama çocukların gördüğü bu değildir. Çocuklar cezalarımızı ve ödüllerimizi, karşılaştırmalarımızı, yargılarımızı ve memnuniyetimizi görürler. . . Dış değerlerle o kadar erken özdeşleşiyoruz ki, çok azı onların gerçek doğasını, gerçek öz-değerini keşfediyor veya tanımlıyor" (2004, s. 89). Pearce, Evolution's End (Evrimin Sonu,1991) adlı kitabında şok edici bir açıklama yaptı: "Ceza ve öfke, çocuğun iradesini, engellerin üstesinden gelme ve öğrenmenin kendisi olan bilinmeyeni keşfetme kapasitesini kırar. Bu yaklaşım çocuğu özgüvensiz, kendine olan inançtan yoksun bırakacak ve her küçük zorlukta ya da meydan okumada beceriksiz hissetmelerine ya da geri çekilmelerine sebep olacaktır. Buna maruz kalan çocuk da bizler gibi yetişkin olacak, bir şey düşünecek, başka bir şey hissedecek ve nihayetinde düşünce ve hislerinden kopuk bir şekilde hareket edecektir." (s.76).



3.Ebeveyn Dili: Sözleriniz Önemli

Kullandığımız dil ve çocuklarımızla nasıl iletişimde bulunduğumuz doğrudan bir çocuğun özsaygısını etkiler ve aynı zamanda taşıdığımız değerlere model oluşturur. Son araştırmalar, dilimizin temel olarak bir çocuğun zihinsel gelişimini ve büyümesini nasıl etkilediğini ortaya koymuştur. Allan Schore'un "Affect Regulation and the Origin of the Self: The Neurobiology of Emotional Development"(Duygu Düzenleme ve Benliğin Kökeni: Duygusal Gelişimin Nörobiyolojisi) adlı kitabı, bir çocuk "hayır" veya "yapma" kelimelerini duyduğunda (ki bu ortalama olarak uyanık olduğumuz her dokuz dakikada bir demektir!) ve ebeveynler tarafından gelen mahcup edici bakışları gördüğünde tehdit şoku yaşar, çocuğun keşfetme, öğrenme iradesi kesilir ve çocukta olumsuz hormonel ve nöral tepkimelerin bir artışını tetikler. . Shore devamında çocuğun utanç stresinin neden olduğu depresif durumunu uzun uzun anlatır(Pearce, 2004, s. 137).


4.Sevgi Dolu Rehberlik

Çocuklar koşulsuz bir şekilde sevilmeye ihtiyaç duyarlar - yani hatalardan, ebeveyn beklentilerinden bağımsız bir sevgiye. Çocuklarımız, onların yaşamlarını kontrol etmek için kullandığımız çeşitli yöntemin yanında sevgimizi kazanmak zorunda değillerdir. Sıkça ebeveynler arasında bir karma karışıklık vardır: Çocuklarımıza sorumluluk, davranışları kontrol etme amacıyla ceza ve ödül sistemlerini içerir; bunun yerine öncelikli olarak çocuklarımıza koşulsuz bir şekilde sevgiyle sorumluluk sahibi olmayı belirlemektir. Ebeveynler arasında çocuklarımıza karşı sorumlu olmanın ceza ve ödül sistemiyle onların davranışlarını kontrol etmek anlamına geldiğine dair bir karışıklık vardır. Ancak öncelikli sorumluluğumuz çocuklarımıza koşulsuz sevgi sunmaktır.


Kendimize karşı sevgi ve özen göstermeden çocuğumuza sevgi dolu yaklaşmamız imkansızdır. Birçok ebeveyn yanlış bir ikileme düşer: "Kendimi önceliklendirdiğimde, bencil bir pislik gibi hissediyorum, çok yanlış bir şey yapıyormuşum gibi geliyor. Çocuklarıma odaklanırsam, bazen bir paspas gibi hissediyorum, memnun etmek ve hizmet etmek için çabalıyorum; ama yaptığım tüm fedakarlıklar için takdir edilmediğimi hissediyorum" (Runkel, 2005, s. 193). Kendimizle kurduğumuz ilişki ve çocuklarımızla kurduğumuz ilişki çatışmak zorunda değildir. Ebeveyn olarak kendimize bakmaya ne kadar çok yatırım yaparsak, ebeveynliğe o kadar sağlam ve bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşırız. Böylelikle sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştirmek için ebeveynlerin ustalıkla benimsemesi ve kullanması gereken birçok rolü üstlenebileceğiz.


5.Hatalardan Ders Çıkarmak

Hataları ve çatışmaları nasıl gördüğümüz, çocukların kendi hatalarını nasıl görmeyi öğrendikleri üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Gerçek şu ki, çocuklarımız genç ve büyümekte olan yetişkinler olarak hayatlarındaki tüm büyük kararları kendi başlarına alacaklar. Görevimiz sadece iyi kararların nasıl alınacağını modellemek değil, belki de daha da önemlisi, kötü ya da kötü kararlara nasıl tepki verileceğini ve bunlardan nasıl ders çıkarılacağını modellemektir. Joseph Chilton Pearce'ın “The Biology of Transcendence”(Aşkınlığın Biyolojisi, 2004) adlı kitabında oldukça iyi bir şekilde belgelenen son araştırmalar, savunmacı kişilikleri ve alışkanlıkları olan çocukların bir deneyimden gerçekten öğrenecek konumda olmadıklarını kapsamlı bir şekilde göstermektedir. Savunma duruşları sırasında çocuklar savaş ya da kaç hayatta kalma modunu kullanırlar ve özgüvenlerini korumak için hareket ederler.



6.Yaratıcı Oyuna Teşvik

Bugün çocuklarımızı, yaratıcı özgür oyunun temelini erozyona uğratan birçok uygulamaya maruz bırakıyoruz. Pediatrics dergisinde yayınlanan "Sağlıklı Çocuk Gelişimini Teşvik Etme ve Güçlü Ebeveyn-Çocuk Bağlarını Korumada Oyunun Önemi" başlıklı yakın tarihli bir makale, oyunun çocuklar için ne kadar hayati olduğunu kesin olarak belgeliyor (Ginsburg, 2007, s. 3):


“Oyun, çocukların yaratıcılıklarını kullanmalarına ve hayal güçlerini, el becerilerini, fiziksel, bilişsel ve duygusal güçlerini geliştirmelerine olanak tanır. Oyun, sağlıklı beyin gelişimi için önemlidir. Çocuklar, çok erken yaşta oyun aracılığıyla dünyayla etkileşime girerler. Oyun, çocukların kendi ustalaşabilecekleri ve korkularını yenmelerine yardımcı olan bir dünya yaratmalarına ve keşfetmelerine olanak tanır; bazen diğer çocuklar veya yetişkin bakıcılarla birlikte yetişkin rollerini deneyimlerler. Dünyalarını öğrendikçe, oyun çocukların yeni yetenekler geliştirmelerine yardımcı olur, bu da artan özgüvene ve gelecekteki zorluklarla başa çıkmak için gereken dayanıklılığa yol açar. Yönlendirilmemiş oyun, çocukların grup içinde nasıl çalışacaklarını, paylaşacaklarını, müzakere edeceklerini, çatışmaları çözeceklerini ve öz savunma becerileri öğrenmelerine olanak tanır. Oyun çocuğun kendi yönlendirdiği bir şekilde serbest bırakıldığında, çocuklar karar verme becerilerini pratiğe koyar, kendi hızlarında ilerler, kendi ilgi alanlarını keşfeder ve en nihayetinde takip etmek istedikleri tutkuları tamamen benimserler.”


Yıllar geçtikçe, çocuklar için aktif ve yaratıcı oyunların yerini yetişkinlerin ayak işleri faaliyetleri ya da bir yetişkin gündemi olmadan sadece oyun oynamak için oynamaya yer bırakmayan tasarlanmış eğitim programları almıştır. Elbette, dört ila on iki yaşındaki Amerikalı çocukların her yıl youn oynamak için harcadıkları yirmi sekiz milyar doları artırmak için her yıl on iki milyar doların üzerinde harcama yapan şirketlerimiz de var. Oyun oynamak, çocukların popüler çılgınlıklar veya yakında çöplüğe gidecek oyunlar için nasıl para harcadıkları olarak tanımlanmaya başlandı.


Artık yaratıcı ve yaratıcı oyunun, zihinsel, sosyal, duygusal ve fiziksel olmak üzere geniş bir kritik alan yelpazesinde sağlıklı gelişimi desteklediğini gösteren onlarca yıllık araştırmalarımız mevcut. Çocuklarımızın hayatlarını nasıl yapılandırdığımızı yakından incelemek hayati önem taşıyor. Günlük ritme, mevsimsel ve yıllık ritmine ne kadar önem veriyoruz? Ritimler önemlidir; çünkü bir çocuğun büyümesi için sağlam ve güvenilir bir atmosfer sağlamaya yardımcı olur. Okul sonrası veya hafta sonu dersleri eklemek, aşırı stresli çocukların yaratıcı ve düşlemle dolu bir şekilde oynama kapasitelerini kaybetmelerine neden olur. Geriye sadece pasif bir şekilde televizyon karşısında eğlenmek kalıyor. Alliance for Childhood'un(Çocukluk İttifakı) oyunun çocuklar için ne kadar önemli olduğunu ve patolojik kültürümüz tarafından nasıl tehdit edildiğini gösteren harika bir web sitesi var.


7.İlişkide Kalmak

Günümüzde ebeveynlik daha az eğlenceli hale geldi, çünkü ebeveynler mükemmellik fikirlerine bağlı kalıyor ve sonuç olarak çocukların hayatlarını istilacı bir şekilde kontrol ediyorlar. Evet, çocukların sorumlu, ilgili ve sağlıklı yetişkinler olmaları için rehberliğe ve yapıya ihtiyaçları vardır. Ancak ebeveynliğin büyük bir kısmı, çocukların her türlü bedel ödenerek uyum sağlamasına odaklanmış durumda. “Magical Parent, Magical Child”(Büyülü Ebeveyn, Büyülü Çocuk) kitabı hem çocuğu hem de yetişkini dönüştüren "optimum öğrenme ilişkisini" keşfetmeleri ve bunlarla ilgilenmeleri için tüm ebeveynlere verilen harika bir hediyedir. Pearce, çocukların gerçek doğasının - karmaşıklıkları ve sınırsız olasılıkları - tahmin etme, manipüle etme ve kontrol etme çabalarımızın ötesine geçtiğini belirtir. Pearce’a göre “Sonunda her ebeveyn ve eğitimci dehşete kapılarak da olsa bu bariz gerçeği keşfeder.”(s. 10).


Ebeveynler, eleştirel bir şekilde yargılayıcı ise, sevgi dolu bir ilişki kurmaya odaklanmak imkansızdır. Çocuklar aynı anda hem öğrenip hem kendilerini savunamazlar. Beynin nörolojisi bunu imkansız kılar. Kendini savunmak dikkati ve enerjiyi böler. Eylemlerin sonuçlarının çocuğa etki etmesine izin verin, yetişkinlerin zihinsel olarak çocuğa neden belirli eylemlerin kötü seçimler olduğunu ders vermelerine gerek yoktur. Pearce'ın tüm kitabı, gerçek öğrenmenin neşeli ve çabasız olduğu ve birçok yetişkinin gerçekten sevgi dolu ve yargılamayan bir şekilde oynamayı nasıl gerçekleştireceğini anlamadığı varsayımına dayanmaktadır.


Ebeveyn-çocuk ilişkisinin temel çekirdeği Pearce tarafından özlü bir şekilde özetlenmiştir: "Doğa, bizi çocuklarımızı sevmemiz ve onların bizi sevmelerine izin vermemiz için tasarladı. Sevgi, ebeveyn ve çocuğun oynayabileceği güvenli bir alan, öğrenmenin doğal olarak gerçekleştiği bir yerdir. Bir ebeveyn sevgiyi öğretemez. Sadece sevebilir ve çocuğun doğal oluşu, bu sevgiye tepki olarak ortaya çıkar. Bir ebeveyn, kendi çocukluğunda sevgi görmediyse sevemez. Ancak çocuğun doğal oluşu, eğer ebeveyn çocuğuyla uyum halindeyse, ebeveyne sevmeyi de öğretir"(s. xiii).


Öyleyse sorular devam ediyor: Ebeveynler olarak ne kadar oyunbazız? Yaratıcı, hayal gücüne dayalı oyunun çocukluk dönemindeki değerini ve önemini gerçekten anlıyor muyuz? Ne sıklıkla nedensiz ve sorgusuzca itaat arıyoruz? "Öyle ya da böyle dediğimi yap" taleplerimizi ne sıklıkla "bu çocuğun şu anda neye ihtiyacı var?" sorusuna dönüştürüyoruz?İlişkide nasıl olacağımızı düşünmeden önce nasıl davranmamız gerektiği konusunda ne sıklıkla kendimize sorular soruyoruz? Çocuklarımızı koşulsuz sevmenin ve onlara rehberlik etmenin yollarını bulmadan önce bu temel soruları sormamız gerekiyor.


Ebeveyn Kaynakları

Alliance for Childhood: resources can be found at www.allianceforchildhood.org Bailey, Becky A., Ph.D. Easy to Love, Difficult to Discipline. New York: Harper Collins, 2002. Bronson, Po. "How Not to Talk to Your Kids," New York Times Magazine, February 19, 2007. It can be found online at www.nymag.com. Fay, Jim. Love and Logic Institute, Inc., www.loveandlogic.com. Ginsburg, Kenneth R. "The Importance of Play in Promoting Healthy Child Development and Maintaining Strong Parent-Child Bonds." Pediatrics 119 (1): 182–191. Kabat-Zinn, Jon. Wherever You Go There You Are. New York: Hyperion, 1994. Kabat-Zinn, Jon and Myla Kabat-Zinn. Everyday Blessings: The Inner Work of Mindful Parenting. New York: Hyperion, 1997. Kohn, Alfie. Unconditional Parenting. New York: Atria Books, 2005. Lee, Norm. www.nopunish.net. Download for free a book titled Parenting Without Punishing. Moorman, Chick. Parent Talk: How to Talk to Your Children in Language that Builds Self-Esteem and Encourages Responsibility. New York: Simon and Schuster, 2003. Chick Moorman has a great website offering newsletters for both parents and teachers: www.chickmoorman.com. He has developed an entire parenting skills training system: The Parent Talk System: The Language of Response-able Parenting is a twelve-hour class that deals with many practical parenting issues. Pearce, Joseph Chilton and Michael Mendizza. Magical Parent, Magical Child: The Art of Joyful Parenting. Berkeley, CA: North Atlantic Books and In-Joy Publications, 2004. Pearce, Joseph Chilton. The Biology of Transcendence. Rochester, VT: Park Street Press, 2004. Payne, Kim John. Kim has a wonderful website, www.thechildtoday.com, where he approaches bullying, teasing, and parenting/discipline issues from a Waldorf perspective. Runkel, Hal Edward. ScreamFree Parenting: Raising Your Kids by Keeping Your Cool. Duluth, GA: Oakmont Publishing, 2005. Hal has a wonderful website with newsletters and information at www.screamfree.com.


Çeviren: Candan Çalışkan

Kaynak: https://www.waldorflibrary.org/journals/15-gateways/125-fallwinter-2007-issue-53-seven-important-aspects-of-mindful-parenting


Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating

© 2024, Kumkurdu Anaokulu

  • White Instagram Icon
bottom of page